Çıkış Yap
Vodafone Yanımda İnternet sayfasından çıkmak üzeresiniz. Oturumunuzu sonlandırmak istediğinize emin misiniz?
Tahminler, Z Kuşağı’nın 2025 yılına kadar iş gücünün yüzde 27’sini oluşturacağını gösteriyor. 1990'ların sonu ile 2010'ların başı arasında doğan Z Kuşağı bireyleri, dijital dünyaya dair en köklü, doğal anlayışa sahip ve yüzde 80’inden fazlası son teknolojiyle çalışmayı hedefliyor. Yenilikçi teknolojiler kullanan şirketlerde çalışmaya yönelik genel bir istekliliğin yanı sıra Z Kuşağı’nın iş yerlerinden beklentileri de oldukça yüksek olduğu için bu noktada organizasyonlar için önem kazanan konuların başında kurumsal kültürü beslemek ve uyarlamak geliyor.
Microsoft’un Yıllık İş Trendi Endeksi raporuna göre, Z Kuşağı çalışanlarının yüzde 51’inin öncelikleri sağlık ve mutluluk olurken en önemli üç öncelikleri ise ‘pozitif kültür’, ‘ruhsal sağlık’ ve ‘mutluluk, amaç ve anlam duygusu’ olarak sıralanıyor.
Z Kuşağı için yenilikçi teknoloji kullanan şirketlerde çalışmanın yanı sıra kariyerlerinde ilerleme olanağı da büyük bir değer taşıyor. Aynı şekilde, esnek çalışma modelleri de önemli bir bileşen olmaya devam ediyor; Z Kuşağı’na yönelik bir araştırmada yüzde 75 oranında katılımcı bunun bir işte aradıkları bir numaralı çalışan avantajı olduğunu belirtiyor.
Ne yazık ki, bu beklentiler konusunda yaygın bir farkındalık olmasına rağmen, Z Kuşağı en kısa görev süresine sahip ve yeni bir işte ortalama iki yıl iki ay kalıyor. Bu sorun karşısında işletmelerin yetenekleri çekmek ve elde tutmak amacıyla organizasyon sistemlerini güncelleyip yeniden şekillendirmelerine yardımcı olacak bazı yollar var:
Z kuşağı, yapay zekayı kendilerine zaman kazandıran ve becerilerini geliştiren olumlu bir güç olarak görüyor. Bir ankete göre Z Kuşağı ve Milenyum Kuşağı’ndan katılımcıların yüzde 62’si yapay zekanın kendi iş alanlarında olumlu bir etki yaratacağından emin. Yapay zekanın iş yerinde ilerlemesine karşı çıkan işletmelerin, Z Kuşağı yeteneklerini çekmekte zorlanacakları çok açık. Dolayısıyla, şirketler yapay zekadan yararlanmaya ve sektörleri üzerindeki etkisini kabul etmeye odaklanmalı.
Son on yıldır, çalışan deneyimini iyileştirme konusu üstünde büyük bir vurgu var. Ancak buna rağmen, birçok şirket çalışan deneyimini günlük veya haftalık olarak ölçmeyi ve çalışma şekillerinde sürekli iyileştirmeler yapmayı başaramıyor.
Şirketler kurumsal kültürlerinin hem şirket içinde hem de çevrimiçi olarak iş gücüne destek, övgü ve motivasyon sağladığından emin olmalı; iki alan arasında denge bulmak, rahat çalışma imkanı bekleyen Z Kuşağı için önem taşıyor.
Diğer taraftan, çalışanların geri bildirim talep edebilecekleri ve erişebilecekleri kanallar sağlamak da çok önemli; yıllık incelemelerin ve anketlerin modası geçmiş görünüyor. Z Kuşağı’nın yüzde 63'ü yıl boyunca daha zamanında ve yapıcı performans geri bildirimleri duymak istediklerini belirtiyor. Düzenli geri bildirimler olmadan, çalışan deneyimini en üst düzeye yükseltmek zorlaşıyor.
Genç ve yeni çalışanlarla etkileşim kurmanın bir başka harika yolu ise başarıları kutlamak. Sıkı çalışmanın takdir edildiğini ve ödüllendirildiğini göstermek, eldeki işin değerli olduğuna dair inancı güçlendiriyor. Bunun en kolay şekilde yapmanın bazı yolları, örneğin olumlu bir müşteri yorumunu çalışanla paylaşmak, sosyal etkinlikler düzenlemek veya çalışanları hedeflere ulaştıklarında ödüllendirmek olabilir.
Çalışanların başarılı olmasını sağlamak için şirketlerin bir güven kültürü oluşturması ve sürdürmesi gerekiyor. Ölçülmesi zor olmakla birlikte İskandinav ülkeleri uzun zamandır destekleyici ve güvenilir iş ekosistemleri nedeniyle övgü topluyor. Bu ülkeler güveni son derece ciddiye alıyor ve güvenilir olmak, genç yaştan itibaren benimseniyor. Aynı felsefeyi iş ortamında uygulamanın birçok avantajı var; en önemlisi çalışanların birbirlerini desteklediği bir kültür oluşturması ve bir diğer avantajı da liderleri çalışanlarına güvenmeye teşvik etmesi, onlara karar alma süreçlerinde daha fazla özgürlük ve sorumluluk vermesi. Bu çalışanların moralini yükseltmenin yanında hedeflerin benimsenmesini ve bağlılık duygusunu da teşvik ediyor.
Bununla birlikte, işletmeler açık iletişim ve şeffaflığa öncelik vererek muazzam faydalar kazanabilirler. Şeffaflık kültürünü teşvik etmek için yeni ve mevcut çalışanların düşüncelerini ve endişelerini rahatça ifade edebilecekleri bir ortam sağlanması gerekiyor. Bu açık diyalog, farklı geçmişlere sahip bireylerin benzersiz bakış açılarını bir araya getirerek inovasyonu, sorun çözmeyi ve iş birliğini teşvik ediyor.
Sonuç olarak, yeni nesil yetenekleri çekmek ve çalışanları elde tutmak, kurumsal kültürü buna göre yeniden şekillendirmeyi gerektiriyor. Çoğunlukla Milenyum ve Z Kuşağı’ndan oluşan iş gücü, nerede çalışacağına ve orada çalışmaya devam edip etmeyeceğine karar verirken kurumsal kültüre büyük bir önem veriyor. Günümüzün rekabetçi yetenek ortamında, kültüre öncelik veren ve çalışma kültürünü aktif olarak şekillendiren şirketler, en iyi yetenekleri çekmeyi ve elde tutmayı sağlayarak hızla değişen bir dünyada uzun vadeli başarıyı sürdürebilirler.
Kullandığı ürünler